7 Ekim 2015 Çarşamba

Bugün de yinelenen dünkü karalamalar

Gerçekten mutlu olmak istiyor muyum yoksa mutluluk bir dayatma mı? Neden!? İnsanlarla bir arada bulunmam gerekiyor mu, onlara ihtiyacım var mı, neden!? Neden asıl sorgulanması gerekenleri gözardı ediyorum? Evet fiziksel ihtiyaçları kabullenmiş durumdayım ama zihinsel olanlar bazen tümüyle birer saçmalık gibi görünüyor. Bazen... şimdi! Devamlı! Onlardan kurtulacağım. Bana dayatılan her şeye karşı savaş açıyorum. Normal bulunabilecek her şeye. Ahmak bir genelleme olmuş olabilir bu, önemi yok. Evrenin en ahmağı insan. Aralarından bir ruhtan, görünmez bir varlıktan farksız geçip gidebiliyorsam bana ihtiyaçları yok demektir. Aralarından hiçbir şey duymadan geçip gidebiliyorsam onlara ihtiyacım yok demektir. Ağaçları severim daha iyi. Çakıl taşlarını özlerim, denize sarılır dahası karışırım! Onlardan ne kadar uzak o kadar iyi. Garip bir nokta bu, ifadeleri dahi saçma bulduğum bir an. Umurumda değil artık. Benden isteneni Vereceğim ve istemeyeceğim fazlasını. Fazlasını vermek isteyen de olmayacaktır zaten. Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum.

Demek ki sen o değilsin, zorlamanın ne anlamı var? Mutluluğu o halde elde edilebilir düşlemenin ne anlamı var? Neden hiç düşünmüyorsun!?

Seni mutlu ettiğini sandığın şeyin aslında mutsuzluğuna neden olduğunu fark ettiğin gün.

Bir sokak çocuğu kadar amaç sahibi değilim. Devamlı bir bıçakla göğsümü açmayı düşlüyorum. Sanki açsam oradan kan yerine siyah bir sıvı boşalacak ve ben huzur duyacakmışım gibi.

İyiyi kim belirliyor umurumda değil, güzel neye göre güzel!?

Bu kavganın sonu yok, bu savaşı kazanamayacağım, anladım.

Kimse suçlu değil. Hepsini kendim hazırlıyorum.

Neden yazdım bunları, ne oldu? Hiçbir şey. Belki de nedeni budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder