Okunduktan sonra sessizce bağıra bağıra ağlanan dizeler var.
"Maskelerinizi kuşanıp yalanlarınızı çoğaltın
Hepiniz mezarısınız kendinizin"
Sanırım böyleydi. Sanırım üç yıl önceydi. Sanırım bir geceydi, bağıra bağıra ağlamıştım. Şimdi, bu gece tekrar okuyup ağlamak istediğim bir dize var.
"Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen"
Bu can sıkıntısının geçmesinin başka bir yolu yok mu? Yok. Var elbette var! Ama üzerine düşünmenin dahi yararı yok. Ben bunun için uygun değilim. Ben mutlu olmayı kaldıramıyorum. Daha da uzaklaşmalıyım aydınlığından. Fazlasıyla gözlerimi kamaştırdı güzelliğin. Ah Friedrich... Ah.
31 Ekim 2015 Cumartesi
30 Ekim 2015 Cuma
24 Ekim 2015 Cumartesi
Hiç yazılmamış olması gereken bir hikayeyi kaç kez okudum bir bilsen... İnsanı bazen mutsuzluk uyandırabilir. Aklından bir şiir kitabı geçer, ona sarılsa geçeceğini sanır; geçmez. Keşke hayal kurma konusunda belli bir eşik olsa. Yani sayısız kez kurduğumuz hayali yaşama hakkı tanınsa bize. Çünkü ben yaşamayı hak edecek kadar çok kurdum bazı şeylerin hayalini. Ah bu gerçekliğe olan saplantımız! Günün birinde kurtulacağım ondan.
21 Ekim 2015 Çarşamba
8 Ekim 2015 Perşembe
Yarım
Gölgem sürüklüyor cesedimi
Acının ölüme varan sapaklarına
Direniyorum ama yine,
Olmaz, gidemem şimdi...
Ölmüyorum, ölemem de
İntiharın şefkatli soğuğunda
Kapıları kapattın çünkü sen
Toplayamam çakıl taşlarını yollardan
Doldurmak için ceplerime.
Böyle bitmemeli dediğim her hikayenin
Sonunu değiştirmeyi mümkün kıldın sen
İstedin oldu, neden olmasın?
Sen varken olamayacak ne vardı evrende
Ah gerçek misin Friedrich?
Gerçek mi altından saçların?
Dur kaybolma bir gece için
Yanımda kal, yalvarırım...
Son bir gece, ellerim ellerinde
On bin gece bekledim bunun için
Son bir çentik göğsümdeki yaraya
Anla beni bir gece için, anla Friedrich
Gücüm yok benim
Bir yarım hikayeyi daha okumaya
Bunu bil,
ona göre tutuştur elime kalemi
Ona göre tutuştur,
şu yanmamasına yeminli olduğum ateşi
Geri döneceksen çıkarma beni yollara
Ve bekleme de bana
Bekleme!
Ne yakınındayım ne de olacağım,
Alış buna...
Söyle ki daha kolay olsun
Vazgeçişin urganından bakmam dünyaya
Ya da sus artık susmalısın
Susmak en yüksek seste konuşmaktır çünkü
Ben duyarım
Senin gelişin bir şiirin tamamlanmasıdır
Söylemedim bunu hiç sana
Söylemeli miydim?
Okutmadım mı sana gözlerimden
Tamamlanmışlığın şiirlerini?
Eksik artık tüm şiirler
Ve sana söylediğim halde,
Yarım kaldı hikayeler
Okuyorum tekrar ve tekrar
Ne kaldı başka elimde?
Her şiir eksik
Her hikaye yarım artık
Son bir kez olsun, son bir
Gel ve tamamlansın bu şiir.
Acının ölüme varan sapaklarına
Direniyorum ama yine,
Olmaz, gidemem şimdi...
Ölmüyorum, ölemem de
İntiharın şefkatli soğuğunda
Kapıları kapattın çünkü sen
Toplayamam çakıl taşlarını yollardan
Doldurmak için ceplerime.
Böyle bitmemeli dediğim her hikayenin
Sonunu değiştirmeyi mümkün kıldın sen
İstedin oldu, neden olmasın?
Sen varken olamayacak ne vardı evrende
Ah gerçek misin Friedrich?
Gerçek mi altından saçların?
Dur kaybolma bir gece için
Yanımda kal, yalvarırım...
Son bir gece, ellerim ellerinde
On bin gece bekledim bunun için
Son bir çentik göğsümdeki yaraya
Anla beni bir gece için, anla Friedrich
Gücüm yok benim
Bir yarım hikayeyi daha okumaya
Bunu bil,
ona göre tutuştur elime kalemi
Ona göre tutuştur,
şu yanmamasına yeminli olduğum ateşi
Geri döneceksen çıkarma beni yollara
Ve bekleme de bana
Bekleme!
Ne yakınındayım ne de olacağım,
Alış buna...
Söyle ki daha kolay olsun
Vazgeçişin urganından bakmam dünyaya
Ya da sus artık susmalısın
Susmak en yüksek seste konuşmaktır çünkü
Ben duyarım
Senin gelişin bir şiirin tamamlanmasıdır
Söylemedim bunu hiç sana
Söylemeli miydim?
Okutmadım mı sana gözlerimden
Tamamlanmışlığın şiirlerini?
Eksik artık tüm şiirler
Ve sana söylediğim halde,
Yarım kaldı hikayeler
Okuyorum tekrar ve tekrar
Ne kaldı başka elimde?
Her şiir eksik
Her hikaye yarım artık
Son bir kez olsun, son bir
Gel ve tamamlansın bu şiir.
7 Ekim 2015 Çarşamba
Bugün de yinelenen dünkü karalamalar
Gerçekten mutlu olmak istiyor muyum yoksa mutluluk bir dayatma mı? Neden!? İnsanlarla bir arada bulunmam gerekiyor mu, onlara ihtiyacım var mı, neden!? Neden asıl sorgulanması gerekenleri gözardı ediyorum? Evet fiziksel ihtiyaçları kabullenmiş durumdayım ama zihinsel olanlar bazen tümüyle birer saçmalık gibi görünüyor. Bazen... şimdi! Devamlı! Onlardan kurtulacağım. Bana dayatılan her şeye karşı savaş açıyorum. Normal bulunabilecek her şeye. Ahmak bir genelleme olmuş olabilir bu, önemi yok. Evrenin en ahmağı insan. Aralarından bir ruhtan, görünmez bir varlıktan farksız geçip gidebiliyorsam bana ihtiyaçları yok demektir. Aralarından hiçbir şey duymadan geçip gidebiliyorsam onlara ihtiyacım yok demektir. Ağaçları severim daha iyi. Çakıl taşlarını özlerim, denize sarılır dahası karışırım! Onlardan ne kadar uzak o kadar iyi. Garip bir nokta bu, ifadeleri dahi saçma bulduğum bir an. Umurumda değil artık. Benden isteneni Vereceğim ve istemeyeceğim fazlasını. Fazlasını vermek isteyen de olmayacaktır zaten. Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum.
Demek ki sen o değilsin, zorlamanın ne anlamı var? Mutluluğu o halde elde edilebilir düşlemenin ne anlamı var? Neden hiç düşünmüyorsun!?
Seni mutlu ettiğini sandığın şeyin aslında mutsuzluğuna neden olduğunu fark ettiğin gün.
Bir sokak çocuğu kadar amaç sahibi değilim. Devamlı bir bıçakla göğsümü açmayı düşlüyorum. Sanki açsam oradan kan yerine siyah bir sıvı boşalacak ve ben huzur duyacakmışım gibi.
İyiyi kim belirliyor umurumda değil, güzel neye göre güzel!?
Bu kavganın sonu yok, bu savaşı kazanamayacağım, anladım.
Kimse suçlu değil. Hepsini kendim hazırlıyorum.
Neden yazdım bunları, ne oldu? Hiçbir şey. Belki de nedeni budur.
Demek ki sen o değilsin, zorlamanın ne anlamı var? Mutluluğu o halde elde edilebilir düşlemenin ne anlamı var? Neden hiç düşünmüyorsun!?
Seni mutlu ettiğini sandığın şeyin aslında mutsuzluğuna neden olduğunu fark ettiğin gün.
Bir sokak çocuğu kadar amaç sahibi değilim. Devamlı bir bıçakla göğsümü açmayı düşlüyorum. Sanki açsam oradan kan yerine siyah bir sıvı boşalacak ve ben huzur duyacakmışım gibi.
İyiyi kim belirliyor umurumda değil, güzel neye göre güzel!?
Bu kavganın sonu yok, bu savaşı kazanamayacağım, anladım.
Kimse suçlu değil. Hepsini kendim hazırlıyorum.
Neden yazdım bunları, ne oldu? Hiçbir şey. Belki de nedeni budur.
3 Ekim 2015 Cumartesi
Kendi Uçurumundan Düşenin Öyküsü
Şurası acıyor diyemezken
Şurası çok acıyor hep
Daha arabesk olalım bu gece
Daha derinlerine inelim acının
Kimseyi düşünmeme sözleri verip
kendimize
En çok onları düşünelim yine
Onları...
En çok kanatanları şu nehri
Evet nehirleri kandan akar bazı coğrafyaların
Onlardan biri addettim kendimi
Nihayetinde...
Toprağın en iyi benzeyebileceği
Toprak değil mi?
Bilmiyorum en son ne zaman ayak basıldı
Ne zaman çiğnendi kalbim düşüncesizce
Yalnızlık martavalları okumayı bırakalı
Ne kadar oldu kendimle barışalı ben?
Düşündüm
Saatlerce, durup düşündüm
Bir sonuç var mıydı vardığım?
Senin yokluğunda, yoktu
Seni görür gibi oldum gün batımında
Batımımda kendi yerimin dibine
Kaybolmaya çabalarken eski uygarlıklar içinde
Bir uçurumdu ucunda durduğun
Neden oradaydın bilmedim
Neden bana geldin sormadım
Neden demedim sarıldım
Keşke yapmasaydım.
Hiçbir şeyin suçlusu değilsin sen
Olamazsın.
Tümünü ben yaptım
Kendim hazırladım.
Sandım ki birlikte olursak
Daha kolay olur soluk almak...
Ne vakittir soluk almadığımı unutarak
Sen görmedin bunu, göremezdin
Halbuki ben hiçbir şeyi gizlemedim.
Bir nehrin doğuşunu sergiler
Senin gözünden sızan damla
Benim üzerimden akıp gider,
Debisini kanımla artırdığım
İnan önemi yok
Önemim yok yanında
Yalnızca suçluluğunu duyuyorum hala
Bu suçluluk beni senden ileri tanır,
Nasıl olur da göstermem sana...
Kendi uçurumumdan düştüğümü
Ve ölü olduğumu yıllardır...
Seni kendime inandırdım
Benim suçum.
Sonsuzluğu anlattım sana
Sonda olduğum halde,
Benim suçum.
Ama istedim,
Gerçekten çok istedim seni kurtarmayı
Bile bile kurtaramayacağımı...
Öyle ya öğrendin artık saklayamam
Bir ölüden dinlediğini onca şiiri
Kurtuluş nerede kim bilir?
Edebiyatta mı şiirde mi
Ben bilmem ama
Bilirim bunu, bende değil.
Bilmeliydin bende değildi.
Keşke istemeseydin bunu benden...
Düşünüyorum hala, inan hala!
Nasıl kurtarabilirdi insanı uçurumdan,
Çoktan oradan düşmüş birisi?
Şurası çok acıyor hep
Daha arabesk olalım bu gece
Daha derinlerine inelim acının
Kimseyi düşünmeme sözleri verip
kendimize
En çok onları düşünelim yine
Onları...
En çok kanatanları şu nehri
Evet nehirleri kandan akar bazı coğrafyaların
Onlardan biri addettim kendimi
Nihayetinde...
Toprağın en iyi benzeyebileceği
Toprak değil mi?
Bilmiyorum en son ne zaman ayak basıldı
Ne zaman çiğnendi kalbim düşüncesizce
Yalnızlık martavalları okumayı bırakalı
Ne kadar oldu kendimle barışalı ben?
Düşündüm
Saatlerce, durup düşündüm
Bir sonuç var mıydı vardığım?
Senin yokluğunda, yoktu
Seni görür gibi oldum gün batımında
Batımımda kendi yerimin dibine
Kaybolmaya çabalarken eski uygarlıklar içinde
Bir uçurumdu ucunda durduğun
Neden oradaydın bilmedim
Neden bana geldin sormadım
Neden demedim sarıldım
Keşke yapmasaydım.
Hiçbir şeyin suçlusu değilsin sen
Olamazsın.
Tümünü ben yaptım
Kendim hazırladım.
Sandım ki birlikte olursak
Daha kolay olur soluk almak...
Ne vakittir soluk almadığımı unutarak
Sen görmedin bunu, göremezdin
Halbuki ben hiçbir şeyi gizlemedim.
Bir nehrin doğuşunu sergiler
Senin gözünden sızan damla
Benim üzerimden akıp gider,
Debisini kanımla artırdığım
İnan önemi yok
Önemim yok yanında
Yalnızca suçluluğunu duyuyorum hala
Bu suçluluk beni senden ileri tanır,
Nasıl olur da göstermem sana...
Kendi uçurumumdan düştüğümü
Ve ölü olduğumu yıllardır...
Seni kendime inandırdım
Benim suçum.
Sonsuzluğu anlattım sana
Sonda olduğum halde,
Benim suçum.
Ama istedim,
Gerçekten çok istedim seni kurtarmayı
Bile bile kurtaramayacağımı...
Öyle ya öğrendin artık saklayamam
Bir ölüden dinlediğini onca şiiri
Kurtuluş nerede kim bilir?
Edebiyatta mı şiirde mi
Ben bilmem ama
Bilirim bunu, bende değil.
Bilmeliydin bende değildi.
Keşke istemeseydin bunu benden...
Düşünüyorum hala, inan hala!
Nasıl kurtarabilirdi insanı uçurumdan,
Çoktan oradan düşmüş birisi?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)