18 Mart 2015 Çarşamba

Bir şeylerden vazgeçmek ne acı. Ölümleri ihtimalini düşünmeye korktuğun insanları zihninde öldürmeye çalışmak ne kötü. Ama öyle gerekiyor ve bir şekilde yapılır her zaman yapılması gereken.

Başı sonu belirsiz bir yazı, kafamdaki tüm düşünceleri dökerek yazmak istiyorum. Cümlelerin nasıl olduğunu umursamaksızın.

Bir şeylerde devamlılık sağlayamadığımı söylemiş miydim? Dizi takip edemem, dergi takip edemem. Çok ilgili değil belki ama gelecekte yapacağıma dair bir şeylere söz veremem. Birkaç söz verme girişimim başarısız kaldıktan sonra karar vermiştim ve artık hiç söz vermiyorum. Dizi takip edemiyorum, sıkılıyorum. Bunun yerine film izlemek daha mantıklı geliyor. Bu aralar bolca kayboluyorum filmler içinde. Dergileri sevmiyorum. Dergi okumayı sevmiyorum, dergilerdeki resimleri kesmeyi seviyorum. Gazete ve dergilerden bir şeyler kesme alışkanlığını ilkokulda edindim sanırım. Resim dersi için hazırladığımız dosyaya koymak üzere gazete ve dergilerden sanatla ilgili haber arar dururduk. Öyle ki, sokakta dahi gördüğüm gazete birikintilerine bakasım gelirdi. Keşke resim çizebilsem.

"Bana katlanacak kadar sevemez misin beni?"

Sınavlar başlayacak ve ben yine ders çalışmaya başlayamıyorum. Her seferinde nasıl aynı handikaba takılabildiğimi anlamıyorum.

Kitap okumayı çok çok sevmeye devam ediyorum. Ders çalışmam gereken zaman dilimlerinde kişisel gelişimim için gerekli her şeye daha büyük bir ilgiyle yöneliyorum. Dile dair çalışmalar da yapmalıyım farkındayım. Ama hiç gramer çalışma modumda değilim. Göktürkçe, Azerice, Türkmence gramerleri gördüğüm için dil bilgisinden iğreniyorum bu aralar. Ah evet canım sıkılıyor. Ölü kuşlar topluyorum ruhumun göğüne asılı. Tümü vurulmuş. Bir kurşun da sekip bana gelmemiş, işte ben bu noktaya çok takılıyorum.

Nasıl diyordu Ahmet Oktay?
"Keder,
mayam benim;
çoğunluğun okuyamadığı

okuyanınsa horladığı simyam,
keder
yakut parıltılı gömüm!"

Yineliyorum.

Çok yorgunum. Geçmeyen bir yorgunluk bu. Düşlediğim bazı şeylerin gerçekleşeceğine dair sahip olduğum umutları yitiriyorum. Beklemekten çok sıkıldım.

Küçücük puntolarla kağıda karaladığım kesik kelimesini hayranlıkla izliyorum. Bazı kelimelere aşığım. O kelimeyi alıp bileğimin üzerine bırakıyorum dik şekilde. Çünkü dikine olması daha etkili olur. İntihar kavramını seviyorum ama uygulamayacağım. Bazı ifadelerle de kavgalıyım. Mesela "canım acıyor, canım yanıyor" denmesinden nefret ederim. Çok yapmacık geliyor. Mutsuzluk böyle ifade edilmez. Canın gerçekten acırsa onu ifade etme gücü bulamazsın muhtemelen.

Ne kadar güçsüz olduğunu ifade etmeye gücün yok...

Uyumalıyım ve daha iyi bir hayata uyanmalıyım. Kendi benzerlerimi bulmalıyım artık. Bu saçma sapan yalnızlıktan çok sıkıldım. Mucize istemiyorum. Edebiyat bölümünde edebiyatla ilgilenen insanlar olmamalı mı!? Sıkılıyorum. Umudumu kaybediyorum birçok şey için ve bu berbat.

Şiir okuyalım.


Uyuyalım şimdi de. 

Kimse dilemesin benim için, önemli değil. İyi bir gece olacak.
İstiyorum.
Bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder