"...Suyun beni tüm ağırlığımdan kurtardığını hissedebiliyordum. O kendine has kokusuyla bedenimi saran suyun üzerinde kuş tüyü gibi uzanmışken, dünya üzerinde yalnızca ben, deniz ve gökyüzü kalmışken birden sen belirdin yanımda. Ağırlaştığını hissettim düşüncelerimin, başım suyun içine doğru batmaya, denizin mezarlık olduğu insanların çığlıklarına doğru yaklaşmaya başladı. Gülümsüyordun. Bense gözlerimin üzerinde ince bir su tabakası, belli belirsiz suya çarpan güneşle birlikte sana bakıyordum. Beni kucaklayıp su yüzüne çıkardın. Yüzünün yanında bir yerlere. Bu kez tüm ağırlığımdan gerçek anlamda kurtulmuştum. Bu suyun, toprağın yahut başka bir varlığın sunabileceği bir hafiflik hissi değildi. Bu sendin ! Zaman durmuş gibiydi, kulağımda onca güzel şarkı -tümü senin sesinden !- yeryüzünde bu kez yalnızca sen, ben ve deniz kalmıştık. Ardından uyandım, gri bir geceye ölüm gibi bir yatakta. Sırtüstü, bu kez evrenin tüm ağırlığını duyarak bedenimde, uzandım ve yatak örtüsünü tıpkı bir ölü gibi başıma doğru çektim. Hayalgücünün gereksizliği üzerine düşündüm, bilinçaltının ne ütopik tablolar çizebilen ahmak bir ressam olduğunu, rüyaların yalnızca bize gerçekte olamayacak şeyleri üzülmemiz için gösterdiğini ve daha bir sürü şeyi düşündüm. Uykunun gelip o düşünceleri kül etmesini bekledim ancak o dahi ürktü onlardan sanırım, gelmedi. Saat 05:00 günün en renksiz ve boğucu saati. Kalktım. Omuzlarıma siyah bir şal alıp çıplak ayaklarımla merdivenleri indim. Gece yağmur yağmıştı ve ıslak bir hava vardı dışarıda. Soludum. Son olmasını umarak. Bahçede ilerleyip kendimi toprağın üzerine bıraktım. Yeryüzünde bu kez toprak gökyüzü ve ben vardım. Bazı rüyalar gerçek olabilseydi diye geçirdim içimden. Kahverengi üzerinde, oldukça koyu bir kahverengi, birkaç damla kırmızı nasıl durur diye düşünmeye başladım. Ve saçlarımı jiletle kessem nasıl olabileceğini. Denedim. Berbat olmuştur eminim dedim kendi kendime. Hayal et. Saçlarının yarısı kesilmiş, elinde bir jiletle toprak üzerinde uzanan bir kız. Simsiyah da bir örtü var üzerinde. Ya da boşver, umursanacak biri değil o. Kahverengi üzerinde kırmızının nasıl durduğunu da öğrenemedi. Susuyor şimdi.
Sussun !"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder