22 Şubat 2013 Cuma

Kişiyi beklentisizlik mi, beklentilerin gerçekleşmemesi mi daha çok üzer ?

İnsanı sahip olamadıkları değil, asla sahip olamayacakları üzer.

Her birimizin zihninde çeşitli hayat tasarımları vardır ve tümümüz onlara ulaşmak isteriz. Ancak onlara ulaşmanın imkansız olduğu gerçeği birçok kez insanı umutsuzluğa düşürür. Beni düşürüyor. Sürekli. Herkes kendinden daha kötü durumdakilere bakıp sahip olduklarımıza şükretmekten bahsediyor ama kişi nasıl onca insanı görmez. Kendinden kat be kat harikulade hayatlar süren insanlar nasıl görmezden gelinebilir. Ben bunu yapamıyorum. Şu an bunu dahi pek yazma isteğinde olduğum söylenemez. Çünkü şu an aynı zamanda diliminde yaşadığım onca insanın nelerle ilgilendiği belirip duruyor zihnimde. Ben mi pek hayalperest bakıyorum bilmiyorum ama şu an birisi sıcacık bir güneşin altında uzanmış hiçbir şey düşünmeden duruyor. Biri havuza daldı. Biri arkadaşlarıyla beraber bambaşka bir yer keşfetmek üzere arabasına bindi. Biri uyuyor (Ki benim en çok kıskandıklarımdan biri) ve daha bir sürü mutlu insan geçip gidiyor zihnimden.

Saçma sapan bir hayata sahibim. Sınav yılı gerçekten insanın psikolojisini mahvediyor. Saçlarımı kazıtmayı dahi düşünüyorum, şu an uzunlukları belimi geçen saçlarımı. Değişimi hayal edin. Önce sonra diye de yan yana fotoğrafları koyduk mu tamamdır. Kafamda çeşitli hikayeler var. Başlangıçlar gelip gelip gidiyor. Her zamanki gibi not almıyorum. Herkese açık olduğu halde kimse tarafından okunmayan bir blog bu fikri sevdim. Bir nevi günlük. İlk okulda zorla tutturulan günlüklerimden farkıysa biraz daha istemli olması. Berbattı yahu onlar otururdum bir gecede bir ayı yazardım. Aslında tutsaydım gayet eğlenceli olurdu şu an okumak. Her neyse, bu yazdıklarımı silmeyeceğimi umarak devam ediyorum. Sınav yılı üzerine saçmalayayım yine bitmez tükenmez bir konudur bu benim için.

S ı n a v .

Geçen yıl bu yıla dair çok doğru bir tahminde bulunmuştum. "Ben mahvoluruumm." Oldum. Geleceğe dair ne umut dolu kehanetlerim var değil mi ? :) Bazen aslında düşünüyorum ben kötü düşündüğüm için kötü oluyor, bundan sonra iyi düşünürsem pek çok şey iyileşir vs. diye ama olmuyor. Ruh hali insanda belli bir alışkanlık yapıyor olmalı ki, kurtulamıyorum. Devamlı depresif, haller zaman zaman konuşmak dahi istememek, sürekli uyuma isteği, sürekli aralıksız kitap okuma isteği, ard arda birkaç film izleme isteği. Hatta biraz daha ütopik bakarak bir filme hapsolma isteği !

Saçmalamayı ciddi anlamda seviyorum. Ve bunu konuşarak değil de yazarak yapmak daha bir hoşuma gidiyor. Çünkü kendi kendine konuşursan tuhaf karşılanırsın, yazarsan insanlar olur da merak ederse şöyle bir göz atıp seni kendi haline bırakırlar. Bu güzel bir şey. Yazmak güzel bir şey. Seviyorum. Ama okumak da bir o kadar güzel. Okumak istediğim birçok kitap var ama bu aralar onları okurken dahi suçluluk duyuyorum bunun yerine soru çözmeliyim, konu çalışmalıyım diye düşünüyorum. Ahmak konular.

Bugün okula gitmedim. Dün gece tam da istediğim gibi gecenin bir bölümünde uyumadım. Geceleri çok severim. Geceler uykuyla dahi geçirilmeyecek zaman dilimleridir bence. Sabah da benim güzel bebeğim tarafından uyandırılmak çok güzeldi, tabii uykumu aldıktan sonra. Kişi uykusunu alabildiğinde bu berbat dünyaya bir nebze daha katlanabiliyor. Uykusuzluk gerçek bir işkence. Yapılmasın kimseye, ne olur. Bunun için ciddi anlamda savaşabilirim. Yeni bir örgüt kurup eylemlerde bulunabilirim. Sonra da uyanmış olurum herhalde zira yine hayallere daldım. Yalnız yazdıkça daha iyi anlıyorum ne kadar saçmalama isteği içinde bulunduğumu. :)

Bende bir konu üzerine yazamama gibi bir sorun var galiba, başlık nerede içerik nerede. Her neyse ben dağınık olduğumdan yazılarımın da bana benzemesi gayet normal. Biraz oradan biraz buradan azıcık da şuna değineyim derken iyice karmaşıklaşıyor. Olsun bundan hiç rahatsız değilim. Yapmam gereken bir kurgu yok, uymam gereken kurallar yok (yazım kurallarını severim onları es geçebiliriz bu kurallara uyma zorunluluğunda, tamamen istek).

Bir de yarın dershane olmasın. Dershaneye yalnızca coğrafya için gidiyorum. Hiç mi hiç gitmek istemiyorum. Sınava pek bir az zaman kaldı. En çok merak ettiğim şey de o sınavdan çıktıktan sonraki ruh halim. Sanıyorum şu ana kadar yaşadığım ölüm isteğinin en yüksek raddesini orada göreceğim. Sarılmak istediğim iki kitap var sınav sonrası. Kaan İnce-Gizdüşüm Cemal Süreya-Sevda Sözleri. Şu anki planıma göre de fonda da Lou Reed'den Perfect Day olacak. O günün mükemmelliyetine ithafen. Bilmiyorum. Hiçbir şey bilmiyorum. Bu aralar sürekli bu eylemi kullanıyorum.

B i l m i y o r u m. Hem de hiçbir şey !

Arkadaşım geçenlerde çok hoş bir yere gitmiş. O anlattıkça hoşuma gitti, keşke biz de böyle bir yer açabilsek dedim. Hayallere falan daldım abarttım olayı. Edebiyata dair bir bölümü olur, orada yalnızca içecekler bulunur. Yemek yenen kısmıyla arasında belirli bir yalıtım olmalı e malum kitap okunacak orada. Duvarlara şiirler yazarız, şairlerin yazarların fotoğrafları olur her yerde. Benim gerçek huzuru bulacağım bir yer canlandı hayallerimde. Ama önüme koyulan hayatta 1 ay sonra girmem gereken bir deneme sınavı. Evet yalnızca sınav yazmam gerekiyordu ama istemdışı deneme sınavı yazdım, bunu da kendime kabul ettirmem gerek aslında, bildiğin deneme sınavı  o da.  Sonrasında elle tutulur bir bölüm kazanıp 4 yıl üniversitede sürünüp para getiren herhangi bir işte çalışmak.

Ah hayat ! Senden istediğim bu değil ki. Gerçi ne istediğimi de tam anlamıyla bilmediğimden yarala yaralayabildiğin kadar, bu kan da elbet bir gün tükenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder