Odayı alacakarartım. Dünyanın en ucundaki yere oturdum. Kitabımı açtım ve koşmaya başladım. Yüksek sesle.
Koşuyordu. Dursa sanki nefes alamayacaktı. Bunu düşünüyor, korkuyordu. Gölün etrafını dolaşarak yola ulaştı. Gölün içinden geçebilse, her şey ne de kolay olacaktı. Zamanın içinden geçtiğini hatırladı. Avundu bununla. Zaman ne garip şeydi, dünya ne garip. Koşmaya devam etti. Dursa olanca garabet onu içine alacaktı sanki. Eve vardı. Odayı aydınlattı ve açık kalan kitabını kapattı. Not defterinden yetişmesi gereken bir yer olup olmadığını kontrol etti. Yoktu. Defteri bomboştu. Hiçbir yerden beklenmemiş gibi geldi o an, o ana kadar. Her şeye geç kaldığını fark etti sonra. Umursamadı. Bir şeyler olmalı diye geçirdi içinden. Yeniden koşmaya başladı. Bir süre sonra koşmak yaşamaya benzedi. Yoruldu ve yolda dinlenmeye karar verdi. Biliyordu, yaşamdan yorulana yollar en iyi dinlekti. Şehrin birine vardı. Ne sıkıcıydı bir yerlere varma zorunluluğu. Sürekli bir şeylere ulaşmaya çalışıyordunuz. Harika anılar biriktiriyordunuz. Sonra hiç de istemediğiniz bir zaman dilimine varmak zorunda kalıp o harika anıların boynunuza ipekten bir urgan gibi dolanmasını izliyordunuz. Öyle zarif öyle...
Ne zırvalıyorum ben yine? Ah sen bunların hiçbirini umursama olur mu Rainer. Dur ışığı açayım. Nasılsın, günün nasıl geçti?
-İyiyim çok güzeldi, harika bir boyama yaptım bugün, bak!
Deyip çantasından gelişigüzel boyanmış, bir desen çıkardı. Düpedüz berbattı. Ama Rainer henüz berbat bir şeyin nasıl olduğunu bilmiyordu.
-Çok güzel olmuş hayatım, bana da böyle boyamayı öğretir misin?
Diyerek sahte bir gülümsemeyle yanıtladım.
Hayır dedi Rainer. Çünkü boyamak öğrenilen bir şey değil Antoinette, herkes bilir zaten. Haklı değildi. Haklı olmadığını öğrenmesini istemiyordum.
-Haklısın Rainer, saçmaladım biraz.
-Evet Antoinette bazen gerçekten saçmalıyorsun.
Ne güzel şey bu çocukluk! Herkesin yüzüne karşı istediğin sözleri edebilme ehliyeti sağlıyor insana. Rainer ardından elimdeki deseni alıp hayranlıkla eserini izledi ve odasına gittik. Onu dolabına astı. Böyle güzel oldu dedi. Rengarenk olmasını istiyorum odamın. Her yer fazla mavi.
-Mavinin en sevdiğin renk olduğunu sanıyordum Rainer?
-Hayır ben bütün renkleri severim. Neden sadece birini sevmek zorunda olayım ki?
Neden yalnızca bir rengi sevmek zorunda olalım ki, haklıydı. Bana sorulsa en sevdiğim renk siyah derdim. Halbuki maviyi de severim. Ama artık çok geç. Kendime enler belirledim. Boylarsa, nereye ulaşabileceğim, sınırlarım vesaire birileri tarafından belirlendi. Rainer dedim günün birinde ona. Seninle birlikte kaçıp gidelim bu ülkeden. Dünyayı dolaşalım. Sen okula hiç başlama. Ben başlamak gibi bir hata yaptım ve 15 yıldır kurtulamadım. Hayır dedi ben okula gideceğim, ödev yapacağım. Ödevlerin ne kadar gereksiz ve bitimsiz olduğunu bilmiyordu. Üstelemedim. henüz 5 yaşında. Ve dünya üzerinde henüz 5 yıl kalmış bir insan için, enler ve boylar yoktur. Hiçbir zaman olmaması hayalimdi Rainer için oysa, olmadı. Görüyorum, herkes herkes olmak için yaşamaya devam ediyor. Yine de en çekilir zaman ilk 5 yıl. Sonrasından bahsetmek istemiyorum. Rainer sıkılmış görünüyordu. Bir ödev için sonsuza kadar maillerimi kontrol etmem gerekiyordu.
-Rainer benim biraz işim var.
-Ama ben kiminle oynayacağım?
-10 dakika bekleyemez misin?
-Bekleyemeemm.
-Neden?
-Çünkü seni seviyorum.
Beni sevdiğini ve hep seveceğini biliyordum o an. 10 dakika bekleyemezdi ama sonsuza dek sabırla bekleyecekti. Odanın kapısını kapattım. Banyoya gittim. Kapıyı 2 kerre kilitledim. Jileti elime aldım. Aynaya baktım son kez. Ah dedim, Tanrım! Ölürken bile çirkinim. Önemi yoktu. Fark ettim o an. Ölmenin de yaşamak gibi bir önemi yoktu. Jileti çöpe attım. Aynaya tekrar bakıp kendime hayali bir kurşun sıktım parmaklarımla. Ardından üç kerre kilidi açtım. Ömrümce kapalı kalacak sandığım kilitlerden birini açtım. 7 dakika olmuş, Rainer uyuyakalmıştı. Yanında ona yeni aldığım resim defteri duruyordu. Defterin açık sayfasında yan yana uyuyan iki kız vardı. Çirkin olan bendim, tanıdım. Üstelik ona sorsam çok güzel olduğumu söyleyecekti, çizdiği gibi. Biliyordum. Yüzümü onun çizdiğini hayal edip gülümsedim. Rainer şimdiye dek gördüğüm en güzel çocuktu. Yanına uzandım. Ölümün yanına uzanmaktan güzeldi, duyumsadım... Uyuduk. Gibi yolun birinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder