1 Şubat 2015 Pazar

Ben çirkinim. Hoşçakal.

Sonunun uçuruma varacağını bildiğimiz yollara çıkıyor olmamız ne büyük ahmaklık. Nefret ediyorum kimi zaman alışkanlıklardan. Tatildeyim uzunca bir süredir. Yeterli olduğunu söyleyebilirim ama umduğum verimi bulamadım her zamanki gibi. Yeni aldığım kitapları dahi okumadım. Ama beni bıkmadan bekleyeceklerini biliyorum. Ne güzel bekler onlar. ("Ne güzel yaşlanırsın sen" çağrıştı.) Bir süredir uykusuzum. Anneannemle aramda şöyle bir diyalog geçti hatta bugün.

-Nasılsın Vildan?
-Uykusuzum anneanne.
-Seninle ne zaman karşılaşsam uykusuzsun...

Benimle 19 senedir karşılaştığı düşünülürse uykusuzluğun kaderim olduğu ortaya çıkacaktır. Anaokulu karnemde dahi uyku çok iyi yerine iyi olarak işaretlenmiş. Bu blogu da aşırı ölçüde uykusuz olduğum bir gün yazmaya başlamıştım. Lisedeydim, sınav yılındaydım, mutsuzdum, yalnızdım, çantamda test kitapları yerine şiir kitapları vardı, ders dinlemek yerine yazı yazıyordum. İki yıl oldu ve değişen tek şey lise yerine üniversite denen bir kurumda öğrenim görmeye başlamam oldu. 

Garip, gerçekten çok garip. İnsanlara hayatınızı sunuyorsunuz. Ölüyorum diyorsunuz. Ama bunu hiçbiri umursamıyor. Hiç kimse hiç kimseyi umursamayacaksa bir arada yaşamamızın anlamı ne? İçlerinde bulunurken tecrit edilmek daha acı verici diye mi bu yöntem uygulanıyor üzerimizde? Neden mantığımız saramıyor yaralarımızı? 

Uyuyayım. Cevapsız kalacağını bile bile sormanın anlamı yok.


Fotoğrafları uzun uzun seyrederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder