Ölümün varlığını bir kez daha hatırladım. Kısacık bir süre için buradayız. Artık hiç üzülmeyeceğim çok mutlu olacağım gibi martavallar okuyamam. Ama gereksiz insanların üzülmeme neden olmalarına izin vermeyeceğim, buna karar verdim.
27 Şubat 2015 Cuma
26 Şubat 2015 Perşembe
- Kelimelerle garip bir ilişkim var. Hep vardı. Laboratuvar deyince mutlu olduğum zamanları hatırlıyorum.
- Nasılsın dediğim bir insandan "sayende iyiyim" cevabını aldığımda dünya üzerinde bulunma görevimi tamamladığımı düşünmüştüm.
- Sayısal veriler bilmediğim bir dil gibi.
- En sevdiğim yazarlardan biri dersime geliyor.
- Şanslı bir insanım.
- Sonlardan nefret ediyorum.
- Eksilmek için çaba harcıyorum.
Bu son olacak.
25 Şubat 2015 Çarşamba
21 Şubat 2015 Cumartesi
Ölümü arzulamak şimdiye dek hiçbir şeye çözüm olmadı. Hiçbir şey hıçkırarak ölmek istiyorum dediğiniz için düzelmedi. Ölseydiniz de düzelmeyecekti. Bu dünyada hiçbir şey hiçbir şekilde düzelmeyecek ve iyileşmeyecek. Yalnızca kendimizi kandıracağız. Zaman zaman kocaman sevinçler de sarmalayacak bizi. Ne tepki vereceğimizi şaşıracağız o anlarda. Alışık olmadığımız bir hal çünkü bu. 2 gün önce çok şaşırdım. Güzeldi elbette. Güzel olan birçok şey var bu hayatta. Edebiyat örneğin. O olmasaydı, şiirler tutmasaydı kanatlarımdan çoktan karışıp gitmiş olmaz mıydım karanlığa? Bir şiirden duyduğum mutluluğu kime anlatabilirim? Anlatmam gerekir mi? Evet durmadan yazmak istiyorum. Olabildiğince saçmalamak. Çünkü midem bulanıyor. Çünkü hastayım. Çünkü çok sıkılıyorum. Çünkü artık iyi hissetmek istiyorum. Uzun süreli! Çünkü yeterince mutsuz oldum. Çünkü yeterince yıprandım. Ne yaşadım? Hiçbir şey. Belki de nedeni budur.
Uzun zamandır film izlemedim. Bu akşam tesadüfen çok güzel bir şarkı keşfettim. Uyumak istemiyorum. Sıkılıyorum. Artık sıkılmak istemiyorum. Evet umut denen bir varlık uçuşuyor zihnimin göğünde, görüyorum. Ama beni oraya çekmiyor. Ben yerin dibine doğru sürdürüyorum arayışımı. Kimse de, neden buradasın neden üstün başın toprak içinde, sen bir canlısın, ölülere bu denli yakın olma isteğin neden diye sormuyor. Kimse kalbimin attığını duymuyor.
Ah evet Nur Yağmur duymuştu.
-Vildan abla kalbin koşuyor!
Evet. Ölüme doğru.
Keşke uyuyabilsem.
Uzun zamandır film izlemedim. Bu akşam tesadüfen çok güzel bir şarkı keşfettim. Uyumak istemiyorum. Sıkılıyorum. Artık sıkılmak istemiyorum. Evet umut denen bir varlık uçuşuyor zihnimin göğünde, görüyorum. Ama beni oraya çekmiyor. Ben yerin dibine doğru sürdürüyorum arayışımı. Kimse de, neden buradasın neden üstün başın toprak içinde, sen bir canlısın, ölülere bu denli yakın olma isteğin neden diye sormuyor. Kimse kalbimin attığını duymuyor.
Ah evet Nur Yağmur duymuştu.
-Vildan abla kalbin koşuyor!
Evet. Ölüme doğru.
Keşke uyuyabilsem.
19 Şubat 2015 Perşembe
Hastayken mızmızlık yapmaya bayılıyorum. Normalde çıtkırıldım, narin bir insan sayılmam. Öyle kızlarda fazlaca bulunan saçma sapan kırılgan hallerim yoktur. Sanırım çocukluğumda tüm arkadaşlarımın erkek olması bana bunu kazandırdı. Çok eril bir tavırda mıyım? :P Fareden bile korkmam mesela. Korktuğum tek varlık örümcektir. Ancak hasta olduğumda herkes buna odaklansın ben 5 yaşıma döneyim, şefkat göreyim istiyorum. Buna katlanmak zorunda olanlar için sıkıcı ama benim için çok hoş bir hal bu. Aylardır hasta olmamıştım. Okulun başlangıcıyla birlikte grip de merhaba dedi. Çünkü hava çok soğuk ve benim kalın giyinme anlayışım yok. Kabanımın önünü bile kapatmam, atkı vs. kullanmam. Bu durumda hasta olmak normal sanırım. Çok üşüdüm birkaç gün ve nihai sonuca vardım. Okula gitmedim bugün. Yorgunum ancak tümüne rağmen mutluyum :) güzel günler göreceğiz, inanıyorum!
14 Şubat 2015 Cumartesi
Yanında olamamam benim suçum mu?
Kaskatı kesildi her şey. Pıhtılaştı kelimeler ve adam kadının elini tutup kalbinin üzerine bastırdı eliyle. Acısını örtüp iğreti bir gülümsemeyle;
Sen hep benim yanımdasın.
11 Şubat 2015 Çarşamba
2 Şubat 2015 Pazartesi
1 Şubat 2015 Pazar
Ben çirkinim. Hoşçakal.
Sonunun uçuruma varacağını bildiğimiz yollara çıkıyor olmamız ne büyük ahmaklık. Nefret ediyorum kimi zaman alışkanlıklardan. Tatildeyim uzunca bir süredir. Yeterli olduğunu söyleyebilirim ama umduğum verimi bulamadım her zamanki gibi. Yeni aldığım kitapları dahi okumadım. Ama beni bıkmadan bekleyeceklerini biliyorum. Ne güzel bekler onlar. ("Ne güzel yaşlanırsın sen" çağrıştı.) Bir süredir uykusuzum. Anneannemle aramda şöyle bir diyalog geçti hatta bugün.
-Nasılsın Vildan?
-Uykusuzum anneanne.
-Seninle ne zaman karşılaşsam uykusuzsun...
Benimle 19 senedir karşılaştığı düşünülürse uykusuzluğun kaderim olduğu ortaya çıkacaktır. Anaokulu karnemde dahi uyku çok iyi yerine iyi olarak işaretlenmiş. Bu blogu da aşırı ölçüde uykusuz olduğum bir gün yazmaya başlamıştım. Lisedeydim, sınav yılındaydım, mutsuzdum, yalnızdım, çantamda test kitapları yerine şiir kitapları vardı, ders dinlemek yerine yazı yazıyordum. İki yıl oldu ve değişen tek şey lise yerine üniversite denen bir kurumda öğrenim görmeye başlamam oldu.
Garip, gerçekten çok garip. İnsanlara hayatınızı sunuyorsunuz. Ölüyorum diyorsunuz. Ama bunu hiçbiri umursamıyor. Hiç kimse hiç kimseyi umursamayacaksa bir arada yaşamamızın anlamı ne? İçlerinde bulunurken tecrit edilmek daha acı verici diye mi bu yöntem uygulanıyor üzerimizde? Neden mantığımız saramıyor yaralarımızı?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)