30 Haziran 2014 Pazartesi

Sonra açtım o yüzünün dahi görünmediği fotoğrafa saatlerce baktım. Çünkü elleri vardı. Ellerini birer puta dönüştürüp cahiliye devrine dönmeyi düşledim.

26 Haziran 2014 Perşembe

Gereksiz sorgulamalar.

Tatil başladı, yapmak istediğim şeyler var ancak hiçbirini yapamıyorum neden ? Neden bomboşum, ben ne zaman anlam kazanacağım ?

"Garip ezgiler titreştirirken beni çevreleyen gecenin olağan ahengini pencereyi açıp şöyle dedim -Kök Tengriciliğe göre- yukarıda olana; çok mutsuzum !"


Deli gibi stencil çizim yapıyorum. Buna çizim demek ne kadar doğru bilemiyorum ama olsun. Zaman bir şekilde geçsin istemiyorum, yapmak istediklerim var ve verimli bir yaz olmalı bu. Hemen yarın başlamalıyım yapmak istediklerime, ancak bu cümleyi yazarken dahi içimdeki sorumsuz, tembel kişilik hayıflanıyor. Fotoğraf ne alaka ? Onu ben de bilmiyorum. Güzel cümleler kurmak istiyorum artık. Çok sıkıldım. Hiçbir şeyin değişeceği yok, kabullenmeliyim artık. Daha kaç yıl geçmeli ahmak benliğime bir şeyleri kabul ettirebilmem için ? Hala mutluluk isteğinde olmam örneğin, neden !? Kaç kere denedim bunu, ne kadar çaba harcadım, gerçekleşti mi ? Hayır ! Anlık sevinçler var yalnızca, bu kesin ama hala mutluluk diye bir kavramın varlığına inanıyor bir yanım. Varsa da bana gelmeyeceğine dair kelamlar ediyor bir diğer yanım. Ben kaç parçayım ? Kaça bölündüm ? Kendi kendime ne kadar zarar verdim,  kaç kez uyuştu bileklerim !? Ne çok cevapsız soru var. Bir de neyse ki, uyku diye bir varlık var. Beni burada bu düşük cümleleri kurmaktan alıkoyacak bir antidepresan niteliğindeki uyku var. 

Uyuyayım. Elimden daha fazlası gelmiyor nasılsa.

14 Haziran 2014 Cumartesi

Delirmeye doğru

Bir şairi şiiri bıraktığı gün tanımak. Hüzün, mide bulantısı, nem. Varlığından, yazdığından dahi haberdar olunmayan bir adamın şiiri bıraktığını öğrenmenin ardından sahip olunan berbat ruh hali. Nasıl bırakılabilir ki yazmak dedim, bu yaşamdan vazgeçmek gibi. Bu bir intihar ! Öncesinde canımın sıkkın olması da etken miydi, hayal kırıklığı yaşatan bir bölümün bana sunduğu ders notlarının da benzer ölçüde hayal kırıklığı olması. Ve hal böyleyken, benim hala intiharla ilgili bir konuda tez yazacak olma hayallerim. Cümle dahi kurmak istemediğim halde hala yazma adı altında zırvalamam. Sanırım bu yaptığım yazıya, yazmaya saygısızlık. Her seferinde yazıya sığınmak. Hayatında ciddi anlamda inanılmaz şeylerin oluşu ve yarım kalışı. Yarım kalışım ! Hep. Olabildiğince saçmalamak. Geriye dönüp yazdığın cümleyi okumamak. Onlarca yeni kitap satın almak, şiirlere sarılmak sonra. Aklına şiiri bırakan o adamın gelişi, mide bulantısı, hüzün. "Üzüntüden kusmak" ifadesi, olayı. İğrenç değil mi ? Değil. Sorgulanması gereken kavramlar var. İğrenç nedir, neden kusma gibi bir eylemden iğrenilir ? Dünyanın beni kusmasını istemem, durumu bu şekilde ifade etmem "intihar" kavramına bir hakaret mi ? Sefa Kaplan bir müntehir mi !? Ya da tümüyle intihar kavramı üzerinde durmak. İntihar kavramı üzerine çalışacağım. Dünya üzerinde bulunan en tahammül edilebilir kavramlardan biri olan intihar üzerine. Şiirler beni hiç bırakmasın yalvarırım. Daha fazla saçmalamayacağım.

Bir de, yalnızca "Cin Ali" çizebiliyor olmam, bunu benim çizmediğim anlamına gelmez. Okumak, yazmak ve karalamak, devam !


7 Haziran 2014 Cumartesi


"Ruhen ve bedenen tüketildiğini anladığında yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bitmişti. Bitirilmişti. Boynuna urgan geçirmeyi reddeden yasa koyucularca ruhu paramparça edilmişti.
'En azından meşru bir ölüm.' diyerek gülümsedi hayata tutunmaya çalıştığı bileklerine onay çizgilerini atarken.
Bu da tamam, sıradaki ! diye devam etti ne idüğü belirsiz pes ses."

"Her yarım kalan, "Tamam" diye bitirecek konuşmasını. Bu hayata karşı bir tembellik gibi. Bir de hissizce izleyip duvarları müntehir şairlere ağlayacak. Tek sığınak onlar çünkü. Onlar ona en çok benzeyen."

2013