Kırmızı reçetelerin dahi etkisiz olduğu herhangi bir vaktin temennisidir bu.
..
Benim için de tekrarlayın Joseph Henry Green.
Biraz da reçetelerin rengi kızıla çalsın
Yalnız fecre şayan değildir
birkaç damla
kan
En çok kime yakışırdı
bilmem
İntihar...
Ölüm için en şuh seramoni.
Az biraz da çakırkeyfse kişi,
Siz bilmeyin ne yazar !
Bilmeyin..
ne yazar !
İyiydi o iyi.
Asımlık bir urgan kadar.
...
Kalbimin çehresinde gezinen yeşil ayakkabılı balerinlerin gözlerindeki korkuya sebep
neydi ? Peşlerinden koşturan doktorlar mı vardı, bu kadar ağır olmaz bir balerin kızım
siz önce bırakıp Medice, cura te ipsum deyişlerinizi, hemen terk edin bedenimin yakınlarını.
Evet o gün uyanmıştım, hatta mutluydum. Ama hangi gündü hatırlamıyorum. Hiç görmediğim
yaşamadığım bilmediğim bir gün. Bir gün var biliyorum, benim olacak !
Uyanmıştım da, şekerlenen bir çilek reçelinin olduğu herhangi bir gün nasıl iyi
geçebilirdi ki, yani suç bende değil reçelde. Onu ekmeğe süreceğim ! Uzak ülkelerdeki
ekmeklere... Kısa bir sürgün hayatının ardından giyotinin biriyle ensesine hafif bir
dokunuşta bulunacağım, yo ben öldüremem... Yanlışlık olacak. Yanılmışım diyeceğim,
kağıt sanmıştım. O kadar düz ve naifti ki. Bıraksalar roman yazabilirdim vücudunun
tüm uzuvlarına. Elleri vardı, uzun ve ince parmakları. Gördüm. Sımsıkıydı yumrukları,
yüzüne bakamazdım elbette, ellerine baktım ben de. Elleri uzun ve ince. Gözleri maviydi
belki, siyah. Saçları dalgalı ya da düz önemli değil, elleri uzun ve ince.
...
Gecesi ne kadar iyiyse, günü de o denli aydın olsun ! Tüm klişe
sözler aşkına -maktulü ben isem- katilim ardından da iyi bilirdik deyin. Ben biliyorum
çünkü şimdiden, tek amacı beni o çok sevdiğim gökyüzünün ötesine göndermek.
Gözleri daimi sansürlü adamların kısaltılmış adları adına yazıyorum
ben uzun uzun. Bir de okuru olmayan yazarlar adına.
...
Neden diye bağırdığında, ilk kez hesap sorduğunda insanlığa,
bileklerinde bir çift sargı vardı adamın.
Ağladı birkaç katre.
Ve anladı.
Dünya onların.
Hayat onların.
Mezar onların.
Ölüm onların.
KURAL onların.
Ardından kaldırıp başını,
Uçuşurken onca kabul görmemiş dua yanı başında, tek bir şey söyledi.
Lokavtın zamanı gelmedi mi patron.
...
Ve her şeyin ardından gece denen kevaşe toplamamışken eteklerini sabahın üzerinden ilk
gördüğüm adama şunu söyleyeceğim. Birkaç parça kızarmış ekmek ve biraz çilek reçeli daha.
...
Ve siz bizim karanlığımızdan bihaber, pek saygıdeğer entelijansiya (!)
Tiksinmeyin bu kez, uçmadı başımda amerikan kelebekleri
Boyanmadım neşe pudrasına, paspal dahi bulamadım
Yalnızca uykum var, uyuyorum.. Tüm kurallarınıza.
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder