Saatlerce harcanan çaba ardından koca bir sıkıntıyla dalınan uykudan aynı sıkıntıyla uyanmak. Evet uyku durumum birkaç gündür böyle. Güzel bir film izledim biraz önce. Saçma sapan bir olay yaşadım bugün ve iğrendim bir kez daha bölümümden. Ben edebiyatla az biraz, bakın gerçekten yetineceğim, çok değil azıcık ilgili bir edebiyat bölümünde okumak istiyorum. Katlanamıyorum artık bu iğrençliklere. Yeter, gerçekten yeter. 1,5 saatlik solukla 12 saatlik işkenceye nasıl dayanabilirim!? Bitsin artık.
Asla, asla istedikleri öğrenci tipolojisinde olmayacağım!!! Tümü dalga geçsin benimle, umurumda değil. Ben edebiyatı onlara rağmen sevmeye devam edeceğim. Benim hayatım o! Bu kadar!
8 Mayıs 2015 Cuma
6 Mayıs 2015 Çarşamba
Kül, Yanmadan Olan
Unuttum
Seni hangi sayfada unuttuğumu
Ve hatırladığımı hangi cümlede
Aynı vizörde buluşamadıksa da
Yan yana bizi çiziyor ressamlar
Tüm resimlerde
Yalnızlık gittiğin yoldan geldi
Henüz görememişken bastığın çimeni
Ah Friedrich...
Nasıl da hala seviyorum seni
Yoksun
Hiç olmadın
Ve olmayacağın umutsuzluğu
Dolanıyor boynuma, ipekten bir urgan gibi
Ayağımın altında biriken kitaplardan
Her gün biri çekiliyor
Kimselerce yahut hiç kimsece
Ama bir şekilde, terk ediliyorum gün be gün
Kitaplar tarafından.
İnsanlara dair kalmadı beklentim
Bitti, gerçekten bitti bu kez
Doğrulmak istemiyorum yerimden
Sırtıma asılı bulunan çengeller
Sırtıma asılı bulunan çengeller
Paslandı artık sevişmekten kanımla
Ama hala gergin halde ipler
Düşmeyi düşlüyorum
Sızıdan bir örtüye dolandım
Yıllar oldu, görmüyor bunu kimse
Gözleri var hepsinin belki ondan
Kulakları da duymuyor, aynı sebeple
Ya da uyduruyorum tümünü yoktan yere
Kabullenemiyorum ama gerçek ortada
Ben yok oldum, yokum artık hiçbir yerde!
Yaşayabildiğim bir dünya yok
Yok uyuyabileceğim bir yatak
Bana yaraşan solumaktır hiçliği
Üstelik sırtımdayken cesedim
Damarlarım dolaşırken ruhuma
Katlanmalı, katlanmalıyım bu hayata
Sürükleniyorum dünyanın tüm nehirlerinde
Fıratta, Ganjda, Nilde
Bu coğrafyanın tüm illerinde
Bana ağlıyor insanlar
Neden neden değilsin bizden
Değilsen, değilsen bizden
Sürgün müdür halin senin?
Söyle bize bilelim
Nedir suçun?
Değilim dedim sizden değilim
Doğru bildin sürgündür halim
Nedir bilmem ama suçum
Neden bilmem suçluyum
Gerginliği artıyor iplerin
Ve doğruluyor bedenim
Görüyorsunuz!
Görüyorsunuz ölmedim
Etimi parçalıyor çengeller
Görmüyorsunuz ama bu kez
Görüyorum!
Dimdik karşınızda duruyorum
Parıltılı zırhım üzerimde,
Âmâsınız ama kamaşıyor gözleriniz
Umurumda değilsiniz artık hiçbiriniz
Gerçek bu.
Gerçek bu.
Düşmeyi düşlüyorum
Ve hatırlayamadığım bir şairin
Hatırlayamadığım bir şiirinden
Yarım yamalak birkaç ifade oluşturuyor manifestomu
Öyle ya başka bir yaşam bu başlayacağım
Akacak tenimden
Benden ve kendimden kardım onu
Ölümle karıştırıp;
"Yaşam bitti
Gerçekten bitti
Gözlerini kapatabilirsin artık"
Ve hatırlayamadığım bir şairin
Hatırlayamadığım bir şiirinden
Yarım yamalak birkaç ifade oluşturuyor manifestomu
Öyle ya başka bir yaşam bu başlayacağım
Akacak tenimden
Benden ve kendimden kardım onu
Ölümle karıştırıp;
"Yaşam bitti
Gerçekten bitti
Gözlerini kapatabilirsin artık"
Hüzne verilen aralar ne harikulade! Tıpkı düştüğünde dizinde duyduğun müthiş acının saniyeler geçtikçe azalması gibi. Sırf o an için, o azalan acı hissinin yerini mutlulukla doldurması nedeniyle düşmeyi sevdiğimi dahi söylerdim çocukken. Ah çocukken mi!? Hala çocuğum ben. Eskiden diyeyim evet. Ne diyordum, ben günler sonra iyi hissettim bugün!
3 Mayıs 2015 Pazar
Sahip olduğun en harikulade alışkanlık nedir diye sorulsa, yalnızlık derim. Bu evet bu en güzeli. Bu en gerekli olanı. Ne kadar kaçmaya, insanlara tutunmaya hatta hayali karakterler üretmeye çalışsak da kurtulamıyoruz yalnızlıktan. Ya da çoğul konuşmayayım. Kurtulamıyorum. Öyleyse barışmalıyım dedim onunla. Mutsuzlukla barıştığım gibi. Hala hoşnut değilim ona sarılmaktan ama yine de bu daha iyi, boşluğu kucaklamaktan. Hissizlik kötü.
Uzun zamandır yazı yazmadım. Kitap okuyorum ama okumuyormuşum gibi geliyor. Şiirlerle konuşmuyorum ne zamandır, yalnızca dinliyorum onları. Neden böyle oldu? Nedir eksik olan? Nihayetinde benimle daimi olarak olacak olan edebiyat değil mi? Hayır cevabını hayal dahi etmek istemiyorum. Yazmak istemediğim halde yazıyorum şu an. Saçmalamaya bile enerjim yok. Ama yazacağım. Karalayacağım. Çünkü çok sıkılıyorum. Kitaplara dahi sığınamamamın nedeni bu. Zaman zaman yoğunlaşan sıkılma hali. Her şeyden sıkılmak. Uzaklaşmak. Bir kendinle karşılaşmak her seferinde ama paramparça edememek aynayı. Üstelik taşıdığın bir sır yokken.
Alışmak dediğimiz şey şikayet etmekten yorulmak oluyor bazı durumlarda. Söylüyorsun. Binlerce kez söylüyorsun. Dayanamıyorum diyorsun katlanamıyorum, yeter artık! Yeterli gelmiyor, devam ediyor hal her neyse ve sen güç bulamıyorsun artık kendinde aynı zırvayı yinelemeye. Sıkıcı olduğunun farkındasın. Kendine tahammül edemediğin ortada. Buna rağmen çevrende insanlar olsun istiyorsun. Bu ne ahmakça bir çelişki, ne mantıksız bir durum? Hala, kabul etmesen de neredeyse 20 yıl oldu hala öğrenemedin susmayı. Sesini kıstın evet inkar edemem. Ben düşüncelerimi yüksek sesle dile getirmek için doğmuşum durumundan "sen hep böyle sessiz misin" sorusu yöneltilen bir insana evrilmek gerçekten berbat. Ben insanların yaşam enerjilerini emen somurtkan bir suretle dolaşmak istemezdim etrafta. Başımı yere değil de göğe dikmeyi hayal ederdim emin olunsun bundan. Ama olmadı. Her şey bitti sanki, artık hiçbir şey değişemez gibi. Bir ölü gibi yaşamayı kabullenmem mi gerekiyor? Neden gülmeyi unuttum? Ne güzel günlerin içinden geçtim oysa, şimdiki berbat günlere ulaşabilmek için miydi?
Bir şeyler kazanmak istiyorum artık, bir şeylerin ciddi anlamda değişmesini. Sarktığım uçurumun kenarına "dur yapma hayat çok güzel çiçekler vs." diye saçmalayan insanların gelmesini değil de, paraşütüyle gelip "hadi!" diyen birini istiyorum. Bu, bu kadar. Gerçekten merak ediyorum, gelmeyecek mi? Rüzgar esiyor ve ben her geçen saniye daha da fazla yalpalıyorum. Düşmedim henüz evet doğru ama bu ümitvar olmanızı gerektirmez. Neden kimse duymuyor? Ben çok sıkıldım artık her şeyden.
Kulaklarınızla duymayı denediniz bugüne dek en fazla, oysa bunu dilememiştim ben. Anladım, anlamayacaksınız asla.
İstemiyorum ama olsun, olacak; susacağım öleyaza.
Uzun zamandır yazı yazmadım. Kitap okuyorum ama okumuyormuşum gibi geliyor. Şiirlerle konuşmuyorum ne zamandır, yalnızca dinliyorum onları. Neden böyle oldu? Nedir eksik olan? Nihayetinde benimle daimi olarak olacak olan edebiyat değil mi? Hayır cevabını hayal dahi etmek istemiyorum. Yazmak istemediğim halde yazıyorum şu an. Saçmalamaya bile enerjim yok. Ama yazacağım. Karalayacağım. Çünkü çok sıkılıyorum. Kitaplara dahi sığınamamamın nedeni bu. Zaman zaman yoğunlaşan sıkılma hali. Her şeyden sıkılmak. Uzaklaşmak. Bir kendinle karşılaşmak her seferinde ama paramparça edememek aynayı. Üstelik taşıdığın bir sır yokken.
Alışmak dediğimiz şey şikayet etmekten yorulmak oluyor bazı durumlarda. Söylüyorsun. Binlerce kez söylüyorsun. Dayanamıyorum diyorsun katlanamıyorum, yeter artık! Yeterli gelmiyor, devam ediyor hal her neyse ve sen güç bulamıyorsun artık kendinde aynı zırvayı yinelemeye. Sıkıcı olduğunun farkındasın. Kendine tahammül edemediğin ortada. Buna rağmen çevrende insanlar olsun istiyorsun. Bu ne ahmakça bir çelişki, ne mantıksız bir durum? Hala, kabul etmesen de neredeyse 20 yıl oldu hala öğrenemedin susmayı. Sesini kıstın evet inkar edemem. Ben düşüncelerimi yüksek sesle dile getirmek için doğmuşum durumundan "sen hep böyle sessiz misin" sorusu yöneltilen bir insana evrilmek gerçekten berbat. Ben insanların yaşam enerjilerini emen somurtkan bir suretle dolaşmak istemezdim etrafta. Başımı yere değil de göğe dikmeyi hayal ederdim emin olunsun bundan. Ama olmadı. Her şey bitti sanki, artık hiçbir şey değişemez gibi. Bir ölü gibi yaşamayı kabullenmem mi gerekiyor? Neden gülmeyi unuttum? Ne güzel günlerin içinden geçtim oysa, şimdiki berbat günlere ulaşabilmek için miydi?
Bir şeyler kazanmak istiyorum artık, bir şeylerin ciddi anlamda değişmesini. Sarktığım uçurumun kenarına "dur yapma hayat çok güzel çiçekler vs." diye saçmalayan insanların gelmesini değil de, paraşütüyle gelip "hadi!" diyen birini istiyorum. Bu, bu kadar. Gerçekten merak ediyorum, gelmeyecek mi? Rüzgar esiyor ve ben her geçen saniye daha da fazla yalpalıyorum. Düşmedim henüz evet doğru ama bu ümitvar olmanızı gerektirmez. Neden kimse duymuyor? Ben çok sıkıldım artık her şeyden.
Kulaklarınızla duymayı denediniz bugüne dek en fazla, oysa bunu dilememiştim ben. Anladım, anlamayacaksınız asla.
İstemiyorum ama olsun, olacak; susacağım öleyaza.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)