Berbat geçen bir yılın ardından hayat normale dönecek derken her şey daha kötü bir hal almaya başladı. Üniversite denen ortam gerçekten çok kötüymüş. Yani bence öyle, şimdilik öyle, öyle olmayacak ilerde değil mi, evet evet olmaz (akademisyen olma hayalim dayan !). Üniversitenin ilk günü ciddi anlamda iğrençti. Yalnızlık hissini hiç bu kadar fazla hissetmemiştim. Anladım ki lisede etrafımdaki onca arkadaşımı umursamaksızın "çok yalnızım" deyip gezinmek saçmalıkmış. Tamam onlara da bunun içsel bir şey olduğunu, somut kişi ve kavramlarla ilgisiz bir yalnızlık hissi olduğunu açıklıyordum ama somut anlamda yalnızlığı hiç bu kadar duymamıştım. Sonrasında bir hafta boyunca gitmedim. Bugünse tümüyle derslerin de başlaması üzerine ben de okula başladım. Kütüphanemizi çok çok çok sevdim. Harika bir yer ! Aslında yalnızca orası için dahi katlanılabilir bu berbat ortama. Tabii bir de ilk dersinden hayranı olduğum hoca için. İnanılmaz bir adam ! Araştırdığımda şiir kitabı olduğunu da öğrendim. Yani şu anki modum resmen hayranı olduğum bir şairin dersini dinlemek oluyor. Aynı hayranlıkla, acaba şimdi ne anlatacak merakıyla. Bunun dışında not tutma olayı gerçekten çok sıkıcı. Bol bol not peşinde koşacağım herhalde. Bir de arkadaş bulabildim nihayetinde. İlk kez ben yaklaştım hem de, artık nasıl kötü hissettiysem. :D Trajikomik durumlar, ağlanacak hale gülmeler falan. Ahh bir de nasıl unuturum, yeniden erken uyanma işkencesi... En sevdiğim nokta da bu oldu zaten, özlemiştim mor göz altlarımı. :) Ama her şeye rağmen yeniden sosyal hayata döndüğüm için mutluyum. Ev belli bir süre sonra çekilmez bir yer oluyor.
Şimdilik izlenimlerim bunlar, üniversitede ikinci haftanın ilk günü de bitti. Üniversite hayatı çabucak geçip bitsin istemiyorum, yalnızca ortama alışıp kendimi geliştirebilmek adına adımlar atmak istiyorum.
Evet bu olmalı !